Annelerde İki Yaş Sendromu

Annelerde İki Yaş Sendromu

Pek çok farklı kaynakta 2 yaş sendromu çocuk açısından ele alınır. Ve denilir ki 2 yaş civarında bebeğin benlik algısı gelişmeye başlar, otonomi kazanmaya çalışır, sağlıklı kişilik gelişimi için bu gereklidir. Peki ya anne bu meşhur 2 yaş döneminde ne yaşar? Annenin bu dönemde başarması gereken temel annelik işlevi hangisidir? Bu yazının konusu tam olarak bu olacaktır. Öyle ya eğer ilk bebeğiniz henüz iki yaşındaysa siz de “iki yaşında bir annesiniz” demektir. Ondan önceki 20 veya 30 küsur yılda anne değildiniz. Sizin de anneliğinizin gelişim süreci ve bu süreçte kazanmanız gereken becerileriniz var. Anneliğinizin ikinci yılında kazanmanız ve hayat boyunca sürdürmeniz gereken becerinin adı; Bebeğin Büyümesine İzin Verme…

Bebeğin Büyümesine İzin Verme

Şimdi arkanıza yaslanın ve düşünün annenizden kaç kere şu cümleyi işittiniz; “Sen benim için hiç büyümedin hala küçücük bebeksin! Seni hala o şekilde seviyorum” Bunu her anne az veya çok söyler, az veya çok hisseder. Bu söylem aslında bebeğiniz iki yaşına geldiğinde hissetiklerinizin devamı veya kalıntısıdır.

Her zaman söylendiği gibi yaşamın ilk 2 yılı anne ile bebeğin adeta yapışık gibi yaşadığı, bir arada hareket ettiği varolduğu dönemidir. Bu dönem sağlıklı yaşanırsa sağlıklı bağlanma gerçekleşmiş bebeğin kişiliği için sağlıklı bir temel atılmış olur. Bu dönemde yeterli ruhsal “yakıtı” anneden almış ve depolamış olan bebek artık anne kucağından inmek ve dünyayı keşfetmek ister. Üstelik artık zihinsel kapasitesi kendisini ve annesini ayrı birer nesne olarak algılamaya izin veriyordur.

İşte 2 yıl boyunca hatta hamilelikle birlikte yaklaşık 3 yıl boyunca, adeta bir uzvu bir parçası gibi gördüğü minik bebek kendisinden bağımsızlaşmak istediği zaman anne de bu ayrılığa hazır olmak dahası ayrılık için bebeği hazırlamak zorundadır. Bu anneliğin en çetin dönemeçlerinden birisidir. Uçma zamanı gelince yavru kuşu arkasından itip yuvadan iten anne kuşun metanetini göstermek gerekmektedir. Artık minik insan yavrusu kendi yemeğini kendi yiyebilir, yakında kendi tuvalet ihtiyacını kendi giderecektir, kendi ilgilendiği nesnelerin peşinden koşacak kendi sosyal ilişkiler ağını kuracaktır. Bütün bunlar bebek için yeterince zordur. Bir anda ve tutarlı bir şekilde başarılamayacak git-gelllerle ilerleyecektir. Bu gidip gelmelere uyum sağlamak çocuğun bağımsızlaşma ve keşfetme arzusunu desteklerken annesi ile bağını yeniden hissetmek istediğinde bunu ona cömertçe sunabilmek gerekmektedir.

Hayat onu anne kucağı gibi yumuşacık karşılamayacaktır. Bazen düşecek, canı yanacak, korkacak, umutsuzluğa kapılacaktır. Bu durumlarda onu teselli etmekle onun yerine engelleri aşmaya çalışmak arasındaki çizgiyi korumak gerekecektir.

Bu zorlu annelik dönemecini aşmak için anne herşeyden önce çocuğun hayatta ki herşeyi olmadığını kabullenmelidir. Çocuk çok şeydir ama herşey değildir. Anne için çok değerlidir ama anneye özel değildir. Anne ile bebek arasına hiç bir şeyin giremediği o büyülü 2 yıl çok güzeldir ama süresiyle sınırlıdır ve bitmelidir. Hani o sen benim için hiç büyümedin cümlesi bu iki yılın hiç bitmemesine dair bilinçdışı arzunun dile getirilmesi olmaktadır. Çünkü o iki yıl annelik deneyiminin en yoğun yaşandığı, duygusal tatminin yorgunlukla orantılı olarak büyük olduğu dönemdir. Ve bu dönemi terk etmek, çocuğun büyümesine izin vermek gerçekten zor olabilir.

Anne kendi elleriyle teslim ettiği kendi otonomisini de bu dönemde geri kazanmalıdır. Ama sıklıkla bebekle arasında yaşadığı çatışmadan doğan çelişkili ihtiyaçlara cevap vermek, çoğu zaman çocuğun elinde kukla olmak gibi gelir ve çocuk otonomi kazanırken anne kendi otonomisini kaybediyormuş gibi hisseder. Oysa anne de çocuğun bağımsızlaşmasını ve kendisinden bir adım daha uzağı keşfetmesini arzu ediyor olmalıdır. Bunu gerçekten başarabildiği zaman çocukla arasındaki duygudaşlığı koruması da daha mümkün olabilecektir. Yani daha önce de belirttiğim gibi bu dönemde daha çok sevmek daha yakın olmayı değil bir adım daha uzak olabilmeyi gerektirmektedir.

Mesafe Alınamazsa Ne Olur?

Peki bu görev başarılamazsa ne olur sorusu eminim aklınıza gelmiştir. Anne çocuk ile ruhsal olarak mesafe almayı başaramaz onun büyümesine izin veremezse en basit haliyle çocuk büyümeyi başaramaz. Bir kere iki yaş dönemi gerçek bir sendrom olarak yaşanır. Çatışmalar çocukta öfke ve hırçınlık nöbetleri olarak açığa çıkar. Anne ise depresif ve mutsuz bir hal almaktadır. İlk ciddi problemler tuvalet eğitiminde başgösterir. Çocuk anneden bağımsızlaşmanın bu ilk adımını nedense bir türlü başaramıyordur, anne ise giderek daha sinirli daha umutsuz oluyordur. Hayatın ilerleyen dönemlerinde ise okul anksiyetesi, uyku ve iştah sorunları bu anne çocuk çiftini bekleyebilir. Bu anneleri bir türlü benden ayrılmıyor, okula gitmek istemiyor, bir saniye rahat vermiyor, ben yedirmezsem yemek yemiyor, ders çalışmıyor, ödevlerini ben yaptırıyorum gibi bir sürü şikayet ile görebiliriz. Bu gibi durumlarda belki de ben çocuğumdan ayrılmaya hazır mıyım, onu kendi sorumluluklarını taşıyacak bir birey olarak “rahat bırakabiliyor muyum” sorusunu sormamız yerinde olacaktır.

(Kaynak: sevgilibebek.com)

AnneyleBebek.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Robot Değilim * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.