“İşte Geldim”: Yeni Doğan…

“İşte Geldim”: Yeni Doğan… (İlk 3 Ay İletişimi)
Biz ebeveynlerin “empatik hassasiyetleri” bebeğimizi kucağımıza aldığımız anda başlar. Bebeğimizden gelen en ufak bir seste olabildiğince hızlı şekilde harekete geçmek için motive olmuş haldeyiz. Her ağlamada açıktı mı, altı mı kirli, uykusu mu geldi, kucak mı istedi gibi temel ihtiyaçlarını hemen aklımızdan geçirerek, bebeğimizin bir an önce rahatlaması için çaba sarf ederiz. Aslında yapabileceğimiz şeyler kısıtlıdır. Beslemek, altını temizlemek, gazını çıkartmaya çalışmak ve uyutmak… Bunlardan biri bebeğimizin -eğer farklı bir durum yoksa- mutlaka rahatlamasını sağlayacaktır.
İlk 3 ay boyunca sürekli ağlayarak iletişim kuracak olan bebeğimize, günler geçtikçe alışıp, onun ihtiyaçlarına göre bir düzen oluştururuz; beslenme zamanı, uyku zamanı gibi… Ve bu düzene kısa zamanda alışırız. Bebeğimizin ağlamaları azalmaya, özellikle biz annelerle kurduğu bağ kuvvetlenmeye başlar. Bu bağ sayesinde, hızla gelişen bebeğimizin ne hissettiğini anlamak için bebeğimizle aramızda minik ilişki formatları oluştururuz. Bu konu ile ilgili gelişim psikoloğu Aidan Macfarlane, yeni doğum yapmış annelerin bebekleriyle iletişimleri üzerine gözlem yapmış. Bu gözlem; annelerin, bebeklerinin her ses ve miniklerine ayrı birer anlam atfettiklerini ortaya koymuş: “Neden yüzünü buruşturdun? Sevmedin mi böyle durmayı?” ya da “Çığlık mı attın, heyecanlandın mı? Sevdin mi bu ayıcığı?” gibi… İşte ilk kez dünyayı anlamlandırmaya başlayan bebeğimizin benlik duygusunun oluşumunun temellerini bu iletişim biçimiyle atmış oluyoruz. Bu nedenle, ilk 3 ay bebeğimizle kuracağımız iletişimin niteliği çok önemli. Bu iletişim, ilerideki anne, baba ve çocuk olarak gelişecek ilişkimizin de tohumları demek. Aynı zamanda da bebeğimizin kendisine güvenli bir benlik inşa edebilmesinde en önemli etkenlerden.
Anne, baba ve bebeğin bağları ruh sağlığı için hayatidir.
Bebeklerimize hep sevgi dolu gözlerle bakıp, sonsuz sevgimizi hissettirebilmemiz dileğiyle…
Sevgiyle kalın…
Ülkü Yılmaz