Sevdiğiniz Israrla Susuyor, Sorularınız Cevapsız Kalıyor… Ya Sonra?

Sevdiğiniz Israrla Susuyor, Sorularınız Cevapsız Kalıyor… Ya Sonra?

Sevgili Okurlar Merhaba,

Okuduğunuz başlık sanıyorum size çok tanıdık bir durum. Ya siz yaşadınız, veya iyi niyetle de olsa belki siz başkasına yaşatmak zorunda kaldınız.

Benim size anlatacağım Bayan B. de belirsizlikler içinde çırpınmakta.

Bayan B. 3 yıldır kendince iyi giden bir ilişki içindeymiş. Doğum gününde Bay R. ona bir haftalık  New York gezisi hediye etmiş. Birlikte yaptıkları bu gezi masal gibi geçmiş. Gelgelelim döndükten sonra adam bir garip. Aramıyor, sormuyor, telefonlara bakmıyor, geri dönmüyor. Bayan B. panik içinde soluğu bende aldı. Devamlı aramış, yazılı, sesli mesajlar atmış yanıt yok. Gidip kapısına dayanmış açan yok. Er geç evine gelecek diye oturup merdivende beklemiş, gelen yok. Bayan B. tutturdu ille de ille onunla konuşmam gerek, ne oldu, neden oldu, bir kusur mu işledim bilmeliyim diye Bay R. ye ulaşma çabalarında.

Sinirli, tedirgin, kendine olan özgüveni yerlerde, söylediği her kelimeyi, yaptığı, yapmadığı her şeyi yeniden anımsamaya çalışıyor ve tüm bu kaybolmaların sebebinin kendisi olduğunu kanıtlayacak ve de arkadaşını aklayacak bir sebep arıyor. O böyle yapmazdı, kim bilir ben farkında olmadan ne yaptım da o içine kapandı diyerek kendine suçlamalar yöneltiyor. Bay R. konuşmadığı sürece tüm acabalar tahminleri geçmeyecek. Hangi tahminin gerçek sebep olduğunu bilemeyecek. Bayan B. derseniz uyuyamıyor, çalışamıyor, aniden tekrarlayan çarpıntısı, terlemeleri, baş dönmeleri onu daha da tedirgin ediyor.

Siz olsaydınız ne yapardınız demeyeceğim bu kez. Çünkü çok karmaşık bir durum. Herkesin tepkisi farklı olabilir. Önemli olan bayan B.’nin kendini daha iyi hissedeceği yolu bulmasında ona ışık tutabilmek. Hangi yol ona uyar, onu kendisi bilecek.

Genel anlamda oturup karşılıklı açık açık konuşabilmek, olanı, olmayanı masaya yatırabilmek elbette en iyisi ama bunun için iki kişi gerekli. Şayet taraflardan biri tüm uğraşlara karşın konuşmamakta ısrar ederse, sorun çözülebilecek ortak sorun olmaktan çıkar ve sadece onu dert edenin sorunu olarak ortada kalakalır.

Bu durumda kişinin özgeçmişine inmek onu rahatlatabilir. Dünya hali, başka konularda da benzer davranışlarla karşı karşıya kalınabilir. Kişi kendini tanır, neden böyle tepki verdiğini bilirse, canı daha az yanar, en azından paniklemez, suçu kendinde aramaz. Zaten konu suç veya suçlu aramak değildir böyle durumlarda.

Bayan B. evin büyük kızıymış. Her şeyi doğru yapması görevi, yanlışları suçu olmuş çocukluğunda. “Sen yine yanlış yaptın, olmadı, otur düşün neyi neden yanlış yaptın’’ azarlamalarıyla büyümüş. Çok istemiş ama ne annesi, ne de babası neyi yanlış yaptı, nasıl yapsaydı doğru olurdu söylememişler.

Partneri de söylemeden kaybolunca benzer acıları katlanmış olarak yaşıyor.

Diğer yanda büyük bir kurumun yöneticisi pozisyonunda. Yanlış yapma lüksü yok ama bu doğru bu yanlış diye önceden uyarabilecek biri de yok. Aldığı kararların sonuçları pek çok kişiyi aynı anda etkileyebilir.

Bir de özel ilişkide doğru-yanlış belirsizliği gündeme gelince önce özgüven, sonra karşısındakine güven ciddi bir sarsıntı yaşıyor.

Sonuç olarak konuşulsa da, konuşulmasa da her sorun çözülmeyebilir. Sorunun çözülmemesi her zaman kişinin başarısızlığı anlamına gelmez. İnatla “bunu mutlaka başarmalıyım’’ diye zorlamak yerine, onu orada bırakıp yola tek başına devam etmek de bir seçenek olabilir. Bu ise mangal kadar yürek ister. Kim böyle bir yüreğin sahibidir veya edinmek ister ona kendisi karar versin…

Ayşe Wiesner
Terapist

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Robot Değilim * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.