Bu Ne Sevgi Ah… Bu Ne Izdırap?

Bu Ne Sevgi Ah… Bu Ne Izdırap?

Sizlere yeniden MERHABA diyebilmek ne güzel !

Sevgili Okurlar, özel nedenlerim size daha önce yazabilmeme fırsat vermedi. Sonunda bu fırsatı yaratmaya zorladım kendimi ve gördüğünüz gibi yine sizlerleyim. Herkesin günü 24 saat ise ve bu saatleri biz kullanıyorsak, önceliklerimizi de her seferinde yeniden gözden geçirerek değiştirebilir, istediğimiz konuyu gündemimize almayı deneyebiliriz.

Şimdi sizlerle, çok aşık olduğunu anlatan 31 yaşında halen öğrenci bekar bir bayanın pişmanlığını paylaşmak istiyorum.

Bayan A. çocukluğundan beri tedavisi olmayan, sürekli ilaçlarla kontrol altında tutulabilen bulaşıcı zührevi hastalığı olan biri. Uzun yıllar bu nedenle erkeklerden kaçmış, bir türlü gönül bağı kuramamış. Gel zaman, git zaman ilgisini çeken ve kendisiyle de yakından ilgilenen bir bey çıkmış karşısına. Giderek onunla yakınlaşmış. Cinsel yakınlığa bir süre direnmiş ama sonunda birlikte olmuşlar. Bu birliktelik bir ay boyunca devam ederken, bayan A.nın huzursuzluğu, tedirginliği giderek artmış ve hastalığını sevdiği adama anlatmış. Genç adam şoklarda. Sağlıklı, ilerde çocuk sahibi olmayı çok isteyen bay A. çılgına dönmüş.Başına gelenlere inanamamış. Anlayacağınız yer yerinden oynamış. Peki bay A. birleşmeden önce kendisi neden önlemini almamış? diye sorarsanız, onu ben de bilmiyorum. Şokun ardından hemen sahayı terk ettiğinden başını hangi kayalara vurmakla meşgul hiçbir fikrim yok.

Bayan A. bana geldiğinde son derece pişman, ürkek ve üzgündü.

Son pişmanlık neye yarar? dediğinizi duyar gibiyim. Belli mi olur? Belki yeni yanlışlar yapmasını önler. Kendisine, madem gerçeği söyleyecekti, neden cinsel birleşmeden önce söylemediğini sordum. Gözleri yerde, utancından sesi bile zor duyulup anlaşılan bayan A. önce söyleseydim benimle birlikte olur muydu? diye sordu bana. Ömrümde bir kez ben de her kadın gibi sevmek ve sevilmek istedim. Kendimi hep eksik, yarım hissettim. Onunla bir bütün olayım istedim ama vicdanım beni uyutmadı dedi. Büyük kavgaların suçlamaların ardından partneri onu hemen terk etmiş. Maalesef hastalık bulaşmış, o da artık  çocuk sahibi olamayacak.

Sözün bittiği, psikoterapinin olana çözüm bulamayacağı bir noktaya dayandık.

Bu hastalıkla yaşamak zorunda olan kişi bir iken iki oldu. Artık bay A. da sadece evlat edinebilir, cinselliğini sınırlı yaşayabilir. Ömür boyu doktor kontrolünde, ilaçlarla geçecek bir hayat bekliyor onu. Geleceğinin bir gecede tepe taklak olduğunu öğrenmek onu da perişan etmiş. Böyle kesin, katı bir sınırlama başından beri vardı, devam da etmeliydi kimselere bulaştırmadan. Hiçbir pişmanlık, hiçbir özür dileme olanları değiştirmeyecek ve tüm sözler anlamsız kalacak.

Bayan A. aşağılandı, horlandı, terk edildi. Kullanmayı pek sevmesem de, ‘’kader kurbanı’’ kervanına bir kişi daha eklendi. Geriye dönük hiç bir şey yapılamayacak. Ama ileriye dönük çok şey yapılabilir ve kendisiyle, çevresiyle barışık bir dünya kurup yaşanabilir diyorum.

Size soruyorum 2017 yılında her türlü bilgiye eksik olmasın internet sayesinde ulaşılırken, cinselliği yaşamak isteyenlerin korunmadan birleşip kendilerini hastalığa veya zamansız anne baba adaylığına mahkum etmeleri nasıl bir aymazlıktır? Buyurun dilediğinizce yaşayın. Bir prezervatif, olmadı yırtılma tehlikesine karşı iki kat prezervatif istenmeyen hamileliği, hastalığı önleyebilir. Yine de onları doyuma ulaştırabilirdi. İnsanlar birbirlerini sevsin, kendilerini ve sevdiklerini korusun, onlara karşı haklarından öte görevleri olduğu bilinciyle davransın bizlere de gerek kalmasın diye düşler kuruyorum kurmasına da…

Düşler rüyada, gerçekler dünyada.

Ayşe Wiesner
Terapist

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Robot Değilim * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.