Mutluluk ve Kişisel Gelişim

Mutluluk ve Kişisel Gelişim

Mutluluk kavramı, çok eski çağlardan beri felsefenin en çok tartışılan konularından birisi oldu. Pek çok düşünür mutluluğu kendi bakış açısından tanımlamaya çalıştı. Pek çok düşünce kişisi ve akımı ise nasıl mutlu olunabileceği üzerine odaklandılar. “Nasıl mutlu olabilirim?” sorusu giderek “Nasıl yaşamalıyım?” şekline dönüştü. Öğüt odaklı söyleme sahip (nasihatnameci) düşünürler bu soruyu sadece kendilerine yöneltmekle kalmadılar; yöneticiler ve sıradan insanlar için “Nasıl yaşamalısın?” üzerine ahlaki normlar ve ritüeller geliştirmeye giriştiler.

MÖ 435-386 yıllar arasında yaşamış olan Sokrates’in öğrencisi ve Kirene Düşünce Okulu’nun kurucusu Aristippos mutlu bir yaşam için haz odaklı olmayı önerir. Buna karşılık MÖ 300-290 dolayındaki yıllarda düşünceleri ilgi görmüş ve etki yaratmış (günümüzde Libya sınırları içinde yer alan) Kireneli Hegesias ise mutluluğun erişilemez olduğunu, bu nedenle ‘iyi’ bir yaşam için kişinin acı ve kederden uzak durması gerektiğini söyler. Aristippos ve Hegesias’ın birbirine zıddı gibi görünen yaklaşımları akla birkaç soru getiriyor. Acaba yaşam mutluluk ve acı arasında ikiye paylaşılmış halde midir? Yoksa bu ikisi dışında yaşam dediğimiz –ortalama– bütünü oluşturan başka bileşenler de var mı? “Mutluluğun karşıtı acı mıdır?” şeklinde bir başka soru da aklımı kurcalıyor.

Her gün çok sayıda eylemde bulunuyoruz; zihnimizden sayısız düşünce oluşup kayboluyor. Bunların büyük bölümü ile ilişkili olarak mutlu olmuyoruz ya da acı duymuyoruz. Gerçekte yaşamın mutlu veya acılı kısımlardan daha büyükçe bölümü ‘farkındasızlık’ halinde geçiyor. Ya hissetmiyoruz ya da farkında olmuyoruz – yenen yemeğin lezzetini duymamak gibi bir şey…

Farkındalık ve Bilgi

Yaşam hakkında farkındalık için uyanık olmak gerekiyor. Çevremizden büyük bir hızla geçen tehditlerden, olumsuzluklardan, acıdan, kederden sakınmak veya fırsatları, olumlulukları ve mutluluğu yakalayabilmek için uyanık ve çevik olmak zorundayız. Ama uyanıklık da yeterli değil. “Nasıl mutlu yaşarız?” veya “Nasıl acı ve kederden uzak dururuz?” sorularının süreğen cevapları uyanıklık yanında bilgi ve deneyimi de gerektiriyor. Mutlu olabilmek için bilgiye ihtiyacımız var. (Gerçekten var mı?) Kişisel deneyim olarak özetlediğimiz çerçeve, bize bu bilgi ve deneyim birikimini aktarmayı ve daha sonra kendimizin bunu sürdürülebilir hale getirebileceğimizi ‘taahhüt ediyor’. Kişisel gelişim söylem ve ritüellerinin bazıları, birtakım ortalama eylem türlerini ve davranış kalıplarını ‘ezberleyerek’ mutlu olabileceğimiz (ya da acıdan uzak durabileceğimiz) gibi basit bir çerçeve çiziyor. Din ve inanç sistemleri gibi (kutsal olan adına ne varsa yerine getirildiği durumda bu dünyada ve/veya ölüm sonrasında ‘sonsuz mutluluğa’ işaret eden ve) kişi yaşamının tamamını örtmeyi ve kapsamayı öngörenler de var.

İnsan ölçeği açısından evrenin sonsuz gibi görünen büyüklüğü dikkate alındığında; buna eşlik eden bilginin de sonsuzluğu üzerine bir öngörüde bulunabiliriz. Dolayısıyla mevcut ve muhtemel bilgi ve deneyimin tamamına sahip olmayacağımız gibi bir durum karşısındayız. Eğer mutluluk ve bilgi-deneyim arasında bir doğru ilişki varsa, mutlu olabilmek için sınırsız öğrenmemiz gereken ‘şey’ var demektir. Bu da bilgisizliğin (bir başka deyişle cehaletin) sonsuzluğu ve sınırsızlığı anlamına gelir.

Tekrar olağan insan yaşamına geri döndüğümüzde; iki tür cehalete tanık oluyoruz. Bunlardan birincisi; bilgenin cehaletidir. Bu bağlama örnek olmak üzere filozof Sokrates (MÖ 469-399), “Tek bildiği şey, hiçbir şey bilmediğimdir” diyerek bilginin ve deneyimin sonsuzluğunu ve sınırsızlığını ifade eder. Diğer türü ise cahilin cehaleti olarak isimlendirebiliriz. Böyle bir cehalet türü (ortak yaşama, işbirliğine, katılıma, paylaşıma ve kolektiviteye imkân vermeyen) ancak aptallık, kabalık, bağnazlık ve barbarlık temelli mutluluk yaratabilir. Yaşam, bizi bir yol ayrımına götürüyor; ya cahil ama öğrenme savaşından vazgeçmeyen bilgenin ya da kendi karanlığı içinde, insanlık dışı, egoist mutluluğu yaşamaya çalışan cahilin yolundan gideceğiz. Bu aynı zamanda kişisel gelişim öğretilerinin de yol ayrımıdır.

Gürcan BANGER
Duygu Güncesi

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Robot Değilim * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.