Kendine Sefil

Hiç kimse kendisini, ‘yoksun‘ anlamına gelen bu sözcük ile tanımlamak istemez kuşkusuz. Ancak yaşamda karşılaştığımız öyle kişiler vardır ki, onlarla kısa bir sohbetin ardından kendi kendilerinden korkar hale geldiğine tanık olursunuz.
Sanki duyguları yokmuş gibi, hiç bir şey beklemezler yaşamdan. Bir gölge olmak için dünyaya gelmişlerdir adeta… Başkalarına ait bir gölge üstelik. Kendilerine hiç değer vermez. Hiç bir şey talep etmez. Bu dünyada hiç yer kaplamamış gibi yaşayıp giderler. Başkaları için vardır onlar. Başkalarının istediklerini hiç sorgulamadan yerine getirir, sormaz sorgulamazlar. Gözlerinde hep ürkek bir bakış vardır.
Yaptıklarından korkarlar, yanlış yapmaktan. Attığı her adım sakar bir yürüyüşe dönüşür. Gecelere saklanırlar, huzursuz uykularda paylaşır rüyalarını.
Bu insanlar sadece romanlarda ya da öykülerde karşımıza çıkmaz.
Uğradığı sözlü ya da fiziksel şiddete yıllarca boyun eğip sessizce katlanan onca kadın tam da bu tanıma uymuyor mu? Her seferinde bir gerekçeye sığınıp bu işkenceye katlanmaya devam etmiyorlar mı sizce?
Yetişkin olmasına karşın kendi kararlarını alma becerisini göstermeyen gençler için de durum farklı değil.
Anne babasının isteklerini yerine getirmek adına sevdiği, yeteneği olan alanlardan bir çırpıda vazgeçen gençlerin gelecekteki yaşamı sizce nasıl olacak?
O halde ‘ne yapmalıyız’ sorusuna doğru yanıtlar bulmaya çalışalım.
Yavrularımızın, ne istediğini bilen, soran ve sorgulayan, kendisine yatırım yapan bireyler olması için önce onlara ‘ben yaşadığım hayat her detayıyla değerli’ duygusunu kazandıralım. Ne istediğini, ne zaman ve nasıl isteyeceğini bilen bireyler kendi varlıklarının ve değerinin farkındadır.
Unutmayalım ki, kendisini kendinden yoksun bırakmayan, kendine sefil olmayan, ayakları üzerinde durup yanındakilere el uzatan yetişkinler olmaları için yavrularımızın benlik kavramını doğru biçimde ancak güçlü anne babalar kazandırabilir.